'Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor'

Genel (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 10.06.2025 - 14:04, Güncelleme: 10.06.2025 - 14:04
 

'Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor'

'Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor'
Seyfettin EKEN-Özcan ARGİN/DİYARBAKIR, (DHA)- DİCLE Üniversitesi Diyarbakır Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü Dr. Öğretim Görevlisi Uğur Arslan, sosyal medya ile ilgili araştırmalarını 'YouTube ve Mahremiyet' isimli kitabında topladı. Türk toplumunun, dijitalleşme ile beraber sosyal medya platformlarında çok fazla vakit geçirildiğini belirten Arslan, "Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor. Bunun 3,5-4 saatine yakın vaktini ise sosyal medya platformları oluşturuyor" dedi. Dicle Üniversitesi Diyarbakır Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Arslan, sosyal medya üzerine yaptığı araştırmalarını 'YouTube ve Mahremiyet' isimli kitapta topladı. Türk toplumunun, dijitalleşme ile beraber sosyal medya platformlarında çok fazla vakit geçirildiğini belirten Arslan, "Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor. Bunun 3,5-4 saatine yakın vaktini ise sosyal medya platformları oluşturuyor. Sosyal medyada en çok vakit harcanan aynı zamanda sadece video üzerine müzik dinleme olarak değil, haber tüketimi, film izleme gibi birçok etkinliğin de yapıldığı bir alan olarak da karşımıza çıktığı için YouTube'u biz bir alan olarak seçtik. Çalışma kapsamında da 4 farklı temalarda yayın yapan içerik üreticileriyle görüşme fırsatı yakaladık. Bu noktada onların içerik üretme motivasyonlarını, aynı zamanda mahremiyet ve gözetim algılarını ortaya koymaya çalıştık. Tabii bunu yaparken sadece içerik üreticilerin değil, aynı zamanda videolara gelen yorumları da analiz ederek izleyicilerin de mahremiyet ve gözetim algısını da ölçmeye gayret ettim" dedi.'İZLEYİCİLER, MAHREMİYET İÇERİKLİ VİDEOLARDAN SON DERECE MEMNUNLAR'İzleyicilerin en çok yorum yaptığı ve en çok etkileşimi sağladığı içeriklerin mahrem içerikli olduğunu ifade eden Arslan, "İzleyiciler, mahremiyet içerikli videolardan son derece memnunlar. Hatta daha fazlasını talep ediyorlar. Tabii kullanıcılar nezdinde de mahremiyet aslında şöhret olma, kendini gerçekleştirme adına feda edilen bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Mahremiyet, her ne kadar bize sadece kadın bedeni üzerinden tasvir edilse de biz mahremiyeti; bilgi mahremiyeti, kişi mahremiyeti, beden mahremiyeti ve mekan mahremiyeti olarak 4'e ayırıyoruz. Araştırmamız neticesinde biz bazı bulgulara ulaştık. Örneğin izleyicilerin en çok ilgi gösterdiği alanlar, izleyicilerin en çok yorum yaptığı, en çok etkileşimi sağladığı alanlar, mahrem içerikler olduğunu görüyoruz. Örneğin bir içerik üreticisinin babasıyla yaşadığı bir çocukluk travması veya başka bir içerik üreticinin kendi çocuğunun bebek bezi değişimine kadar gösterdiği görseller veya başka bir içerik üreticinin yemek videoları veya bahsettiği restoran lokasyonları gibi, bu alanlara çok ciddi bir etkileşim olduğunu gördük. En temel özgürlük alanı olan mahremiyetin feda edildiğini görüyoruz. Olumsuz durumlar yaşansa da mahremiyet gönüllü bir şekilde belirsizleştirilmeye ve tüketilmeye sunuluyor. Tabii sosyal medya platformları da buralardan kazanç sağlıyorlar" diye konuştu.'YAPAY ZEKA' UYARISIYapay zeka ile yapılan dezenformasyonlara karşı uyaran Arslan, haberlerin kaynağından okunması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Artık haber başlıklarının bile haber içerikleri ile uyuşmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu da aslında biraz daha sosyal medya platformlarının buradaki oluşturduğu etkileşim ekonomisinden kaynaklıdır. Hal böyle olunca insanlar hakikatle ilgilenmiyorlar. Bu dönemde sadece işte sansasyonel olanın peşinde koşuyorlar veya yalan da olsa yalan olduğunu bilseler de bunları bilerek, paylaşıyorlar ve dezenformasyon üzerinden bir ekonomik rant elde etmeye çalışıyorlar. Bu noktada da yine medyanın etik anlamındaki kodları, medya okuryazarın, kişilerinin de kendi medya eğitimini gerçekleştirerek hangi yayın organını takip etmesi ve anonim hesapların burada son derece problemli olduğunu bilmesi, haber kaynağının olmadan bilgilerin paylaşılması gibi bu durumlara tekrar tekrar dikkat çekmekte fayda var. Medya okuryazarlığından bahsederken, aslında bu bahsettiğim konu aslında bütüncül bir konu. Bütün bahsettiğimiz sorunları kapsıyor. Biz haberleri alırken artık yapay zeka da hayatımıza girdi. Yapay zeka ile beraber dezenformasyon, sahte videolar, sahte içerikler üretilerek gerçekleştiriliyor. Bu noktada gerçekten iyi bir medya okuryazarı olan bireyler haber doğrulamayı bilirler, haberi teyit etmeyi bilirler, kaynağından okumayı bilirler, buralara itibar gösterirler, saygı gösterirler. Bu anlamda da doğrulama kanallarının iyi bir şekilde kullanılması, yetkililerden gelen açıklamalara riayet edilmesi, aynı zamanda yapay zekanın sadece kullanım olarak değil, yapay zekayı kullanım anlamında bireyler de etkili olursa, aktif olursa, o teknolojiyi kendileri de kullanırsa, burada gelebilecek dezenformasyon içeriklerine de daha hazırlıklı olurlar, olduğu gibi inanmazlar ve paylaşmazlar. Bunun ne gibi sonuçları olabilir; eğer biz bu konulara gerçekten dikkat çekmezsek, biz hakikati kaybedebiliriz. Örneğin bir deprem durumu yaşadık hatırlayın, o dönemde çok fazla dezenformasyon içeriklere maruz kaldık. Bu da toplumda paniğe, kaosa, kutuplaşmaya neden olur ve burada da çok fazla problemden de bahsedebiliriz." (DHA)FOTOĞRAFLI
'Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor'

Seyfettin EKEN-Özcan ARGİN/DİYARBAKIR, (DHA)- DİCLE Üniversitesi Diyarbakır Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü Dr. Öğretim Görevlisi Uğur Arslan, sosyal medya ile ilgili araştırmalarını 'YouTube ve Mahremiyet' isimli kitabında topladı. Türk toplumunun, dijitalleşme ile beraber sosyal medya platformlarında çok fazla vakit geçirildiğini belirten Arslan, "Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor. Bunun 3,5-4 saatine yakın vaktini ise sosyal medya platformları oluşturuyor" dedi.

Dicle Üniversitesi Diyarbakır Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Arslan, sosyal medya üzerine yaptığı araştırmalarını 'YouTube ve Mahremiyet' isimli kitapta topladı. Türk toplumunun, dijitalleşme ile beraber sosyal medya platformlarında çok fazla vakit geçirildiğini belirten Arslan, "Türk toplumu şu an 7 saat 13 dakikasını internette geçiriyor. Bunun 3,5-4 saatine yakın vaktini ise sosyal medya platformları oluşturuyor. Sosyal medyada en çok vakit harcanan aynı zamanda sadece video üzerine müzik dinleme olarak değil, haber tüketimi, film izleme gibi birçok etkinliğin de yapıldığı bir alan olarak da karşımıza çıktığı için YouTube'u biz bir alan olarak seçtik. Çalışma kapsamında da 4 farklı temalarda yayın yapan içerik üreticileriyle görüşme fırsatı yakaladık. Bu noktada onların içerik üretme motivasyonlarını, aynı zamanda mahremiyet ve gözetim algılarını ortaya koymaya çalıştık. Tabii bunu yaparken sadece içerik üreticilerin değil, aynı zamanda videolara gelen yorumları da analiz ederek izleyicilerin de mahremiyet ve gözetim algısını da ölçmeye gayret ettim" dedi.

'İZLEYİCİLER, MAHREMİYET İÇERİKLİ VİDEOLARDAN SON DERECE MEMNUNLAR'

İzleyicilerin en çok yorum yaptığı ve en çok etkileşimi sağladığı içeriklerin mahrem içerikli olduğunu ifade eden Arslan, "İzleyiciler, mahremiyet içerikli videolardan son derece memnunlar. Hatta daha fazlasını talep ediyorlar. Tabii kullanıcılar nezdinde de mahremiyet aslında şöhret olma, kendini gerçekleştirme adına feda edilen bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Mahremiyet, her ne kadar bize sadece kadın bedeni üzerinden tasvir edilse de biz mahremiyeti; bilgi mahremiyeti, kişi mahremiyeti, beden mahremiyeti ve mekan mahremiyeti olarak 4'e ayırıyoruz. Araştırmamız neticesinde biz bazı bulgulara ulaştık. Örneğin izleyicilerin en çok ilgi gösterdiği alanlar, izleyicilerin en çok yorum yaptığı, en çok etkileşimi sağladığı alanlar, mahrem içerikler olduğunu görüyoruz. Örneğin bir içerik üreticisinin babasıyla yaşadığı bir çocukluk travması veya başka bir içerik üreticinin kendi çocuğunun bebek bezi değişimine kadar gösterdiği görseller veya başka bir içerik üreticinin yemek videoları veya bahsettiği restoran lokasyonları gibi, bu alanlara çok ciddi bir etkileşim olduğunu gördük. En temel özgürlük alanı olan mahremiyetin feda edildiğini görüyoruz. Olumsuz durumlar yaşansa da mahremiyet gönüllü bir şekilde belirsizleştirilmeye ve tüketilmeye sunuluyor. Tabii sosyal medya platformları da buralardan kazanç sağlıyorlar" diye konuştu.

'YAPAY ZEKA' UYARISI

Yapay zeka ile yapılan dezenformasyonlara karşı uyaran Arslan, haberlerin kaynağından okunması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Artık haber başlıklarının bile haber içerikleri ile uyuşmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu da aslında biraz daha sosyal medya platformlarının buradaki oluşturduğu etkileşim ekonomisinden kaynaklıdır. Hal böyle olunca insanlar hakikatle ilgilenmiyorlar. Bu dönemde sadece işte sansasyonel olanın peşinde koşuyorlar veya yalan da olsa yalan olduğunu bilseler de bunları bilerek, paylaşıyorlar ve dezenformasyon üzerinden bir ekonomik rant elde etmeye çalışıyorlar. Bu noktada da yine medyanın etik anlamındaki kodları, medya okuryazarın, kişilerinin de kendi medya eğitimini gerçekleştirerek hangi yayın organını takip etmesi ve anonim hesapların burada son derece problemli olduğunu bilmesi, haber kaynağının olmadan bilgilerin paylaşılması gibi bu durumlara tekrar tekrar dikkat çekmekte fayda var. Medya okuryazarlığından bahsederken, aslında bu bahsettiğim konu aslında bütüncül bir konu. Bütün bahsettiğimiz sorunları kapsıyor. Biz haberleri alırken artık yapay zeka da hayatımıza girdi. Yapay zeka ile beraber dezenformasyon, sahte videolar, sahte içerikler üretilerek gerçekleştiriliyor. Bu noktada gerçekten iyi bir medya okuryazarı olan bireyler haber doğrulamayı bilirler, haberi teyit etmeyi bilirler, kaynağından okumayı bilirler, buralara itibar gösterirler, saygı gösterirler. Bu anlamda da doğrulama kanallarının iyi bir şekilde kullanılması, yetkililerden gelen açıklamalara riayet edilmesi, aynı zamanda yapay zekanın sadece kullanım olarak değil, yapay zekayı kullanım anlamında bireyler de etkili olursa, aktif olursa, o teknolojiyi kendileri de kullanırsa, burada gelebilecek dezenformasyon içeriklerine de daha hazırlıklı olurlar, olduğu gibi inanmazlar ve paylaşmazlar. Bunun ne gibi sonuçları olabilir; eğer biz bu konulara gerçekten dikkat çekmezsek, biz hakikati kaybedebiliriz. Örneğin bir deprem durumu yaşadık hatırlayın, o dönemde çok fazla dezenformasyon içeriklere maruz kaldık. Bu da toplumda paniğe, kaosa, kutuplaşmaya neden olur ve burada da çok fazla problemden de bahsedebiliriz." (DHA)

FOTOĞRAFLI

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve taka61.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.