‘Nükleer enerji Türkiye’nin geleceğidir’

Genel (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 11.07.2025 - 11:06, Güncelleme: 11.07.2025 - 11:07
 

‘Nükleer enerji Türkiye’nin geleceğidir’

‘Nükleer enerji Türkiye’nin geleceğidir’
ANKARA, (DHA)- HACETTEPE Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şule Ergün, dünya genelinde yeniden yükselişe geçen nükleer enerji yatırımlarına dikkati çekerek, nükleer enerjinin stratejik bir zorunluluk haline geldiğini söyledi. Enerji politikalarının yalnızca üretim miktarı ve maliyet odaklı değil; karbon salımı, çevresel sorumluluk, stratejik dayanıklılık ve ileri teknoloji kapasitesiyle şekillendiği bir çağda yaşadığımızı belirten Prof. Dr. Ergün, “Nükleer enerji bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Bugün dünyada hiçbir ülke, enerji stratejisini nükleer enerji olmadan şekillendiremiyor. Çünkü artık mesele sadece enerji üretmek değil; iklim krizini durdurmak, kesintisiz arzı sağlamak ve teknoloji üretmek. Nükleer enerji, enerji krizlerine, iklim felaketlerine ve dışa bağımlılığa karşı elimizdeki en güçlü, en sürdürülebilir araç” dedi.   Dünyada yaşanan enerji krizlerinin, jeopolitik risklerin ve iklim değişikliği tehdidinin hükümetleri ve enerji otoritelerini yeniden nükleer enerjiye yönelttiğini kaydeden Prof. Dr. Ergün, “Bugün yalnızca Çin’de 24 yeni reaktör inşaat halinde. Fransa, 20 reaktörün ömrünü uzatmak için 6 milyar avro yatırım yapıyor. İngiltere, Sizewell C nükleer santraliyle 6 milyon haneyi aydınlatacak. Avrupa Birliği, 2050’ye kadar nükleer kapasitesini 109 GW’a çıkaracak. Dünya Bankası, nükleer projelere yeniden finansman sağlama kararı aldı. Belçika kararını değiştirdi, Almanya’da kamuoyu baskısı artıyor, İsveç yeni yatırımları planlıyor. Artık enerji bağımsızlığı denince akla sadece doğalgaz boru hatları değil; reaktörler, nükleer yakıt döngüsü, mühendislik kapasitesi geliyor” diye konuştu.   ‘KARBON NÖTR HEDEFLERDE NÜKLEER ENERJİ YOKSA ÇÖZÜM DE YOKTUR’ Prof. Dr. Ergün, iklim kriziyle mücadelede atılan tüm adımların nükleer enerji olmadan eksik kalacağını da şu sözlerle ifade etti: “Bugün birçok ülke 2050 için karbon nötr hedef koymuş durumda. Peki nasıl? Güneş ve rüzgâr bu hedefte anahtar rol oynayabilir, ancak baz yükü 24 saat dengede tutan gücü sağlayacak olan nükleerdir. Bir nükleer reaktör, yılda yaklaşık 8.000 saat kararlı güç üretir. Karbon salımı neredeyse sıfırdır. Depolama sorunları yoktur. Dışa bağımlılığı en aza indirir. Karbon nötr hedeflerde nükleer enerji yoksa çözüm de yoktur.”   ‘AKKUYU TÜRKİYE’NİN ENERJİDE ATTIĞI EN ÖNEMLİ ADIMDIR’ Prof. Dr. Ergün, Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu NGS’nin sadece teknik değil, jeopolitik ve ekonomik boyutları olan çok yönlü bir proje olduğunu şöyle anlattı: “Akkuyu sadece elektrik üreten bir tesis değil; Türkiye’nin enerjide doğalgaza bağlılığını azaltmada önemli bir adımdır. Dört ünitesiyle tam kapasiteye ulaştığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak. Her yıl 7 milyar metreküp doğalgaz ithalatını ikame edecek. 35 milyon ton karbon emisyonunu engelleyecek. Ama bunlardan daha da önemlisi; Akkuyu, Türkiye’nin nükleer teknolojiyle tanışmasını sağladı.”   ‘TÜRKİYE NÜKLEER TEKNOLOJİYİ ÜRETME YOLUNDA İLERLİYOR’ Akkuyu NGS projesinin Türk mühendislere, teknisyenlere ve firmalara nükleer alanda tecrübe kazandırdığın altını çizen Prof. Dr. Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk şirketleri bu projede çeşitli görevler üstlendi. Türk mühendisler inşaattan test sistemlerine kadar her aşamada çalışıyor. Rusya’ya eğitim için gönderilen genç mühendisler sahada tecrübe ediniyor. Bugün Türkiye’de nükleer teknolojiyi denetleyen, yöneten yerli kapasite artık sadece iç pazarda değil, yurt dışında da iş yapıyor. Türk firmaları şu anda Mısır, Macaristan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde nükleer altyapı projelerine teklif sunuyor. Bu gelişmeler, Türkiye’nin nükleer alanda üretici yolunda ilerlediğini gösteriyor.”   ‘SİNOP VE TRAKYA PROJELERİ TÜRKİYE’Yİ NÜKLEER LİGDE ÜST SIRALARA TAŞIYACAK’ Türkiye’nin yeni nükleer santral projeleri hayata geçirerek dünya genelinde öne çıkacağını ifade eden Ergün, “Akkuyu ilk adımdı. Şimdi ikinci ve üçüncü adımları da atmak zorundayız. Sinop ve Trakya’da kurulması planlanan santrallerle birlikte Türkiye’nin nükleer kurulu gücü 15.000 MW’a ulaşacak. Bu, ülkemizi nükleer enerji üreten ülkeler arasında ilk 10’a sokar. Sinop’ta ÇED süreci tamamlandı. Görüşmeler sürüyor. Trakya’da yer seçimi yapıldı. Çin, Güney Kore, Rusya, Kanada gibi ülkeler teknoloji tedariki ve finansman için istekli. Bu projeleri yerli katkı oranını artırarak, teknoloji transferini içerecek şekilde tasarlamalıyız” ifadelerini kullandı.   ‘NÜKLEER ENERJİ TÜRKİYE’NİN GELECEĞİDİR’ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2035 yılında Türkiye’nin nükleer kurulu gücünü 15.000 MW’a, 2050’de ise 20.000 MW’a çıkarmayı hedeflediğini kaydeden Ergün, “Bu vizyon, sanayiye kesintisiz enerji sağlamak ve iklim taahhütlerini yerine getirmek için kritik önemde. Nükleer enerji, güneş ve rüzgârla desteklenecek hibrit sistemin omurgası olacak. 2022 yılındaki Avrupa doğalgaz krizi, fosil yakıtlara güvenilemeyeceğini gösterdi. Oysa nükleer santraller, yıllık yakıtla aralıksız çalışabilir; bu da ülke için büyük bir stratejik avantajdır” dedi.   Prof. Dr. Ergün, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Nükleer enerji bizim için sadece elektrik üretmek değildir. Bu, çevreyi korumak, dışa bağımlılığı azaltmak, yerli sanayiyi güçlendirmek, teknoloji üretmek ve gençlerimize mühendislikte yeni ufuklar açmaktır. Akkuyu ile kapıyı araladık. Sinop ve Trakya ile bu yolda ilerlemeliyiz. Bugün nükleerde attığımız adımlar, 2050’lerin Türkiye’sinin ekonomik bağımsızlığını belirleyecek. Nükleer enerji Türkiye için sadece bir kaynak değil; bir vizyon, bir kalkınma rotası ve geleceğe verilen sözdür. Ve düşük karbonlu gelecek inşa edilecekse, nükleer enerji bu mimarinin taşıyıcı kolonudur.”  
‘Nükleer enerji Türkiye’nin geleceğidir’

ANKARA, (DHA)- HACETTEPE Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şule Ergün, dünya genelinde yeniden yükselişe geçen nükleer enerji yatırımlarına dikkati çekerek, nükleer enerjinin stratejik bir zorunluluk haline geldiğini söyledi.

Enerji politikalarının yalnızca üretim miktarı ve maliyet odaklı değil; karbon salımı, çevresel sorumluluk, stratejik dayanıklılık ve ileri teknoloji kapasitesiyle şekillendiği bir çağda yaşadığımızı belirten Prof. Dr. Ergün, “Nükleer enerji bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Bugün dünyada hiçbir ülke, enerji stratejisini nükleer enerji olmadan şekillendiremiyor. Çünkü artık mesele sadece enerji üretmek değil; iklim krizini durdurmak, kesintisiz arzı sağlamak ve teknoloji üretmek. Nükleer enerji, enerji krizlerine, iklim felaketlerine ve dışa bağımlılığa karşı elimizdeki en güçlü, en sürdürülebilir araç” dedi.

 

Dünyada yaşanan enerji krizlerinin, jeopolitik risklerin ve iklim değişikliği tehdidinin hükümetleri ve enerji otoritelerini yeniden nükleer enerjiye yönelttiğini kaydeden Prof. Dr. Ergün, “Bugün yalnızca Çin’de 24 yeni reaktör inşaat halinde. Fransa, 20 reaktörün ömrünü uzatmak için 6 milyar avro yatırım yapıyor. İngiltere, Sizewell C nükleer santraliyle 6 milyon haneyi aydınlatacak. Avrupa Birliği, 2050’ye kadar nükleer kapasitesini 109 GW’a çıkaracak. Dünya Bankası, nükleer projelere yeniden finansman sağlama kararı aldı. Belçika kararını değiştirdi, Almanya’da kamuoyu baskısı artıyor, İsveç yeni yatırımları planlıyor. Artık enerji bağımsızlığı denince akla sadece doğalgaz boru hatları değil; reaktörler, nükleer yakıt döngüsü, mühendislik kapasitesi geliyor” diye konuştu.

 

‘KARBON NÖTR HEDEFLERDE NÜKLEER ENERJİ YOKSA ÇÖZÜM DE YOKTUR’

Prof. Dr. Ergün, iklim kriziyle mücadelede atılan tüm adımların nükleer enerji olmadan eksik kalacağını da şu sözlerle ifade etti: “Bugün birçok ülke 2050 için karbon nötr hedef koymuş durumda. Peki nasıl? Güneş ve rüzgâr bu hedefte anahtar rol oynayabilir, ancak baz yükü 24 saat dengede tutan gücü sağlayacak olan nükleerdir. Bir nükleer reaktör, yılda yaklaşık 8.000 saat kararlı güç üretir. Karbon salımı neredeyse sıfırdır. Depolama sorunları yoktur. Dışa bağımlılığı en aza indirir. Karbon nötr hedeflerde nükleer enerji yoksa çözüm de yoktur.”

 

‘AKKUYU TÜRKİYE’NİN ENERJİDE ATTIĞI EN ÖNEMLİ ADIMDIR’

Prof. Dr. Ergün, Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu NGS’nin sadece teknik değil, jeopolitik ve ekonomik boyutları olan çok yönlü bir proje olduğunu şöyle anlattı: “Akkuyu sadece elektrik üreten bir tesis değil; Türkiye’nin enerjide doğalgaza bağlılığını azaltmada önemli bir adımdır. Dört ünitesiyle tam kapasiteye ulaştığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak. Her yıl 7 milyar metreküp doğalgaz ithalatını ikame edecek. 35 milyon ton karbon emisyonunu engelleyecek. Ama bunlardan daha da önemlisi; Akkuyu, Türkiye’nin nükleer teknolojiyle tanışmasını sağladı.”

 

‘TÜRKİYE NÜKLEER TEKNOLOJİYİ ÜRETME YOLUNDA İLERLİYOR’

Akkuyu NGS projesinin Türk mühendislere, teknisyenlere ve firmalara nükleer alanda tecrübe kazandırdığın altını çizen Prof. Dr. Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk şirketleri bu projede çeşitli görevler üstlendi. Türk mühendisler inşaattan test sistemlerine kadar her aşamada çalışıyor. Rusya’ya eğitim için gönderilen genç mühendisler sahada tecrübe ediniyor. Bugün Türkiye’de nükleer teknolojiyi denetleyen, yöneten yerli kapasite artık sadece iç pazarda değil, yurt dışında da iş yapıyor. Türk firmaları şu anda Mısır, Macaristan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde nükleer altyapı projelerine teklif sunuyor. Bu gelişmeler, Türkiye’nin nükleer alanda üretici yolunda ilerlediğini gösteriyor.”

 

‘SİNOP VE TRAKYA PROJELERİ TÜRKİYE’Yİ NÜKLEER LİGDE ÜST SIRALARA TAŞIYACAK’

Türkiye’nin yeni nükleer santral projeleri hayata geçirerek dünya genelinde öne çıkacağını ifade eden Ergün, “Akkuyu ilk adımdı. Şimdi ikinci ve üçüncü adımları da atmak zorundayız. Sinop ve Trakya’da kurulması planlanan santrallerle birlikte Türkiye’nin nükleer kurulu gücü 15.000 MW’a ulaşacak. Bu, ülkemizi nükleer enerji üreten ülkeler arasında ilk 10’a sokar. Sinop’ta ÇED süreci tamamlandı. Görüşmeler sürüyor. Trakya’da yer seçimi yapıldı. Çin, Güney Kore, Rusya, Kanada gibi ülkeler teknoloji tedariki ve finansman için istekli. Bu projeleri yerli katkı oranını artırarak, teknoloji transferini içerecek şekilde tasarlamalıyız” ifadelerini kullandı.

 

‘NÜKLEER ENERJİ TÜRKİYE’NİN GELECEĞİDİR’

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2035 yılında Türkiye’nin nükleer kurulu gücünü 15.000 MW’a, 2050’de ise 20.000 MW’a çıkarmayı hedeflediğini kaydeden Ergün, “Bu vizyon, sanayiye kesintisiz enerji sağlamak ve iklim taahhütlerini yerine getirmek için kritik önemde. Nükleer enerji, güneş ve rüzgârla desteklenecek hibrit sistemin omurgası olacak. 2022 yılındaki Avrupa doğalgaz krizi, fosil yakıtlara güvenilemeyeceğini gösterdi. Oysa nükleer santraller, yıllık yakıtla aralıksız çalışabilir; bu da ülke için büyük bir stratejik avantajdır” dedi.

 

Prof. Dr. Ergün, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Nükleer enerji bizim için sadece elektrik üretmek değildir. Bu, çevreyi korumak, dışa bağımlılığı azaltmak, yerli sanayiyi güçlendirmek, teknoloji üretmek ve gençlerimize mühendislikte yeni ufuklar açmaktır. Akkuyu ile kapıyı araladık. Sinop ve Trakya ile bu yolda ilerlemeliyiz. Bugün nükleerde attığımız adımlar, 2050’lerin Türkiye’sinin ekonomik bağımsızlığını belirleyecek. Nükleer enerji Türkiye için sadece bir kaynak değil; bir vizyon, bir kalkınma rotası ve geleceğe verilen sözdür. Ve düşük karbonlu gelecek inşa edilecekse, nükleer enerji bu mimarinin taşıyıcı kolonudur.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve taka61.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.